Arda AŞIK

Türk müziği dinliyorlar, kayıtlarını ahırda alıyorlar; Guardian diyor Tarantino soundtrack’i, ben diyorum batıyla doğunun köprüsü İstanbul misali! Trio’nun kraliçesi bas gitardaki Laura Lee, gitarda Mark Speer ve davulda Donald Johnson. Teksas’ın Houston şehrinden olan grubun müziği, R&B, soul türlerinden ve saykedelik tınılar taşıyor. Khruangbin ilhamını daha çok Tay, Güneydoğu Asya pop ve İran soul müziğinden alsa da Anadolu rock esintilerini duymanız işten bile değil. Dünya’nın müziğini yapan grupla Salon İKSV‘de üç gün üst üste alacakları sahne öncesinde, soundcheck arasında konuştuk.

  • Khruangbin, Tayca’da uçak anlamına geliyor. İsmin hikayesinden bahseder misiniz?

L.L.: Tay müziği dinliyorduk ve ben Tayca öğrenmeye karar verdim. İlk öğretilen kelimelerden biri de khruangbin idi ve grubun adını böyle koyduk.

via GIPHY

  • Siz de gezmeyi seven bir grupsunuz; buradan sonra ver elini Miami, Japonya, Avustralya! İsminizin hakkını veriyorsunuz desek?

L.L.: Evet, biz her yerdeyiz!

  • Bu yıl Coachella gibi oldukça büyük bir festivalde sahne alacaksınız. Ancak bu festivalin müzikten ziyade gösteriş kaygısı taşıdığı kanısı hakim. İnsanlar sosyal medyada paylaşım yapmak için gidiyorlar, konser alanında podyum havası hakim. Sizin yorumunuz nedir?

D.J.: Hiç bulunmadık ama bu her zaman duyduğunuz bir festival ve beni heyecanlandırıyor. Oraya çağırılmak bile bir gurur verici. Müzikal olarak zevkinize göre değişir. Müziğimizde de herkesin kendinden bulabileceği bir şey var.

L.L.: İnsanlar, Coachella’ya giyinip kuşanıp gidildiğini söylüyor ama bu bence her festivalde
oluyor. Nerede olursa olsun festivalde yer almak gurur verici. Farklı dünyaları hissetmeyi
seviyoruz ve Coachella hep duyduğum bir şey.

  • Orta Doğu, Uzak Doğu ve Batı gibi uzak coğrafyaları bağlıyor; soul, R&B ve saykedelik türlerini harmanlıyorsunuz. Sırrınız nedir?

M.S.: Duyduğumuz her şeyi almaya çalışıp yaptığımız şeye koyuyoruz. Benim için dinleyerek büyüdüğüm müzik önemli.

L.L.: Biz buna dünya müziği diyoruz!

  • Spotify’da Sezen Aksu, Erkin Koray gibi birçok Türk sanatçının yer aldığı bir çalma listenize denk geldim, ismi Flight 609 to Istanbul. Bu isimler kattı mı müziğinize bir şeyler?

M.S.: Uzun zaman önce Türkiye’ye geldiğimizde bir kafede oturuyorduk ve çayımızı içip tavla oynuyorduk. Müziği fark ettim ve “Çok iyi” dedim. Çalışan çocuğa “Kim bu, nereden bulabilirim CD’sini?” dedim. Çocuk “Bende var, 10 Dolar’a veririm” dedi ve ben de aldım. Arabadaki tek CD’miz oydu ve sürekli dinledik. Sezen Aksu’yu öyle keşfettik. Buranın
Madonna’sı olsa gerek.

L.L.: O CD’yi yüzlerce kez dinledim.

  • Anladığım kadarıyla önceki ziyaretlerinizde Türk işi bazı aktivitelerde bulundunuz. İstanbul’da bu sefer neler yapıyorsunuz?

L.L.: Çay çok sert… Sahne almak dışında plakçıları gezeceğiz.

M.S.: İstanbul’un güzel insanlarıyla şehrin tadını çıkaracağız.

  • Teknolojinin müziğinizdeki yeri nedir?

D.J.: Elektronik müzikten etkilendim ancak bizim müziğimizde büyük bir yeri olduğunu
söyleyemem. Davul ve gitar bazlı müziğimiz ki bu da insanlarla bağ kurmanın en organik yolu.

L.L.: Bana kalırsa teknolojinin bize en büyük yardımı araştırma. İnternet aracılığıyla yeni
müzikler bulmak.

M.S.: Bilirsin işte, bilgisayarla bir şeyler yakalamak.

  • Guardian’da sizin için Tarantino müziği denmiş. Müziğinizin bir amacı var mı?

M.S.: Bu normal, genel olarak Amerikan kültürü bizi etkiliyor elbet. Geldiğimiz yer
Houston, çok çeşitli bir şehir. Amacımız ise insanları müzik etrafında birleştirmek, sınırları
kaldırmak.

L.L.: Türkiye’den, Teksas’tan ve Kore’den herhangi birilerinin aynı şarkıyı dinlemesini
istiyoruz…

M.S.: Ve “Hey, n’aber arkadaşlar?” demek!

  • Dijital platformlardaki istatistiklerinizi umursuyor musunuz, gelecek planlarınız neler?

D.J.: Bizim başlangıçtaki amacımız sadece beraber müzik yapmaktı. İnsanlar ise mutlu
ve bunu seviyorlar. Bunun için şanslıyız. Bara gitmeye, stüdyoda kayıt almaya devam edeceğiz.

L.L.: Benim hedefim daha fazlasını vermeye devam etmek.

  • Salon İKSV samimi ve pek de büyük olmayan bir konser yeri. Büyükleri mi tercih edersiniz yoksa burayı mı?

M.S.: Kesinlikle burası. Seyirciyle temas halindesiniz. Büyük yerlerde ise metrelere arkada,
bariyerin ötesinde kalıyor seyirci.

L.L.: Buraya üçüncü gelişimiz. İlk sefer bir, ikinsi sefer iki ve bu sefer üç gün konser
veriyoruz. Burası evimiz!

D.J.: Sanırım dünyada en çok sahne aldığım yer burası, teknik olarak evimiz!

https://www.instagram.com/p/BtyRxMrA1TU/?utm_source=ig_share_sheet&igshid=13cx9cyuhvich

  • Türk seyircisine vermek istediğiniz mesaj nedir?

M.S.: Hep süperdik, yine süper olacağız!

D.J.: Amin.