Gökhan KAYA
Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’nda Klasik Türk Müziği ve piyano eğitimi alan, gençliğinde müziğe bass gitar çalarak başlayan Kadirhan Ayter’le konuştuk. Yeni ses olarak karşımıza çıkan Ayter’in yeni yayınladığı klibi 280 bin görüntülenmeyi aşmış durumda. İşte Ayter’le olan söyleşimiz;
Bestecisiniz, söz yazarısınız, aranjörsünüz ve müziğe çok küçük yaşlarda bas gitar çalarak başlamışsınız. O zamanları anlatır mısınız? Müziğe ilginiz nasıl başladı?
Dedem mehterandaydı ve dayım da aranjörlük yapmakta. Aslında ailede sürekli müzik vardı ve enstrümanlarla iç içeydim. Dayımın stüdyosuna gidip sağı solu kurcalamayı çok severdim, o da sağ olsun bana ilk bas gitarımı hediye etti ve beni müzikle tanıştırdı. Sanırım daha önce hiç olmadığım kadar mutlu oldum ve sabah akşam gitar çalışmaya başladım. Bir süre sonra elektrik gitar aldım ve ona ağırlık verdim, bir yandan da kayıt ve düzenlemeyle ilgilenmeye başladım. Daha sonra da şarkı yazmaya ve söylemeye başladım ve öyle devam etti.
Müziğe çok küçük yaşlarda başlamış ama ilk şarkınız ‘Tanışmamışız Gibi’ 2017 yılında çıkmış. Böyle bir şeye daha erken girişmemenizin sebebi nedir? Daha fazla tecrübe kazanmak mı istediniz?
Aslında yakın arkadaşlarım sürekli şarkı söylememi istiyordu fakat ben gitar çalmak ve aranjman yapmaktan çok mutluydum. Önceden de beste yapıyordum fakat fark etmeden uzun bir süre ara vermiştim, daha çok armoni ve enstrüman üzerine çalışıyordum. ’Tanışmamışız Gibi’ ayrılık sonrası çıkan bir beste ve elimde olmadan yazdım gerçekten. Çok sinirliydim ve çok üzgündüm hırsla eve gidip piyanonun başına oturdum, bir anda müzik ve sözler döküldü. O an çok farklı ve iyi hissettim, biraz olsun rahatlamıştım ve bana çok iyi gelmişti. Derdimi az da olsa hafifletmişti. Şarkı söylerken kendimi daha iyi ve daha net ifade edebiliyor olduğumu fark ettim ve o günden itibaren daha çok yazmaya ve söylemeye başladım.
Türk rock müziğinin sevilen isimlerinden Yaşar Kurt ile de bir süre çalışmışsınız. Yaşar Kurt deneyiminiz nasıldı? Başka kimlerle çalıştınız?
Yaşar Kurt ile üç seneye yakın çalıştık, benim için keyifli ve öğretici bir süreç oldu. Türkiye’nin birçok yerini gezdik ve çok kilometre yaptık. Bana çok güzel şeyler kattı, sahnede en rahat hissettiğim isimlerden biriydi kendisi. Başka birçok müzisyenle çalıştım fakat en uzun soluklusu Yaşar Kurt oldu.
Besteci ve söz yazarı olduğunuzdan bahsetmiştik. Geçmişte yazdığınız ya da bestelediğiniz ve ileride çıkarmayı düşündüğünüz bir parça var mı?
Geçmişte yaptığım işleri arada sırada açıp dinlerim ya da çalarım ve tabii ki içlerinden çıkarmayı düşündüğüm bestelerim var. Üzerinden ne kadar vakit geçerse geçsin hepsi benim hikayelerim ve hepsinin bende ayrı birer yeri var. Bazen insanlar soruyor en sevdiğin şarkın hangisi diye, ne yazık ki cevap veremiyorum. Eski bestelerimi çalmak bana zamanında hissettiğim, paylaşmak istediğim ve içimden atmaya veya değiştirmeye çalıştığım durumları anımsatıyor. İnsanın geçmişini de unutmaması gerek diye düşünüyorum. Fakat belli olmaz tabii ki çünkü gün geçtikçe insan değişiyor, büyüyor ve farklı hissediyor ve ben sürekli üretmeye devam ediyorum. Bunu yaparken de her seferinde kendimi daha çok geliştirmeye çalışıyorum. Bu sadece müzikte de değil, yemek yaparken, spor yaparken ya da herhangi bir şey yaparken kendimden çıkarabileceğim maksimumu ortaya koymaya çalışıyorum.
Önümüzdeki kısa zamanda albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Tarihi kesin olmamakla beraber yakın zamanda 4 şarkılık bir EP çıkarmayı düşünüyorum, ama zamanı gelince mutlaka albüm yapmak istiyorum. Fakat günümüzdeki albüm anlayışı çok hoşuma gitmiyor. Benim için albümün içerdiği şarkı sayısının çokluğundan ziyade, kitap veya film gibi olması gerekiyor. İlk şarkıdan son şarkıya dek ara vermeden dinleyebileceğim, şarkılar ve hikayeler arasında bağlantı ve uyum olan ve belli kaygılardan uzak durarak yapılan albümler daha çok ilgimi çekiyor.
2 Ağustos’ta “Delip Geçer” adlı tekliniz çıktı. Klibi YouTube’da ilk 4 günde 280 bin görüntülenmeyi aştı. Aldığınız tepkiler nasıl? Umduğunuz karşılığı alıyor musunuz?
‘Delip Geçer’ ile alakalı çok güzel tepkiler alıyorum. Kendi yazdığınız bir şarkının o kadar insana ulaşması ve dinlenmesi çok özel bir his. Tabii ki şarkı kaydederken insanların dinlerken ne düşüneceğini merak ediyorum ama müziği bir beklenti içinde yapmıyorum. Bildiğim tek şey var o da benim müzik yapmam gerekiyor, bunu gitarı elime ilk aldığım günden beri biliyorum. Hiçbir şey bana müzik yaptığım zamanki kadar iyi hissettirmiyor. Sabah kalkıp gitar çalmazsam ya da şarkı söyleyemezsem eksik hissediyorum, bütün gün mutsuz ve gergin oluyorum. Beni müziğin kurtaracağını düşünüyorum ve ilk günden beri ona sımsıkı sarılıyorum çünkü herkes gitse de o benimle kalıyor. Bu bir yolculuk ve daha yolun başındayım, umarım karşılığını doya doya alacağım.
Yabancı şarkılara cover da yapıyorsunuz. Ben özellikle “I Believe To My Soul” cover’ınızı çok beğendim, sesinizin orijinalliği daha çok ön plana çıkmış gibi geldi. İleride bu cover’lar devam edecek mi?
Öncelikle teşekkür ederim. Cover’lar gelmeye devam edecek, onlar da ayrı bir keyif benim için. Bahsettiğimiz şarkı blues tarzında ve benim vokal tarzıma uygun olduğu için olabilir. Sonuçta her şarkı farklı bir modda ve sesin farklı tınılarını öne çıkarmaya olanak sağlıyor. Örneğin Tom Waits’in ‘Green Grass’ i bir oktav yukarıdan okuduğunu hayal bile edemiyorum. Yani özetle, tamamen şarkının moduna ve karşı tarafa geçirmek istediği duyguyla alakalı bir durum.
https://www.youtube.com/watch?v=WLrhGC3GhAI
Şu sıralar düetler de çok ilgi çekiyor. Düet planınız var mı?
Şu an için görünen bir düet planı yok ama doğru kişi veya grupla güzel bir his yakalarsak neden olmasın.