Ece ULUSUM

Ibrahim Maalouf artık bizden sayılan, trompetinin sesini duyar duymaz tanıdığımız ve nerede konser verirse versin tıklım tıklım salonu dolduran bir müzisyen. Onunla ilk Babylon konserinde tanışmıştım. Yıllar sonra, İstanbul ve Bursa mini turnesinde eşlik etmiş, bolca sohbet etmiştik. Müziğe olan tutkusunun yanı sıra keşfetmeye ve öğrendiği her şeyi başkalarına aktarmaya olan merakı çok ilgimi çekmişti. Müziğinin sevilmesinin nedeni de belki bu. Kendi kültürü ve diğer tüm kültürlerden aldığı bilgi ve hisleri müziğine de içtenlikle yansıtıyor.

Şimdi Maalouf ve onun renkli sahnesi ile yeniden buluşacağız. Lübnan kökenli Fransız müzisyen Maalouf, 29 Haziran’da Pozitif ve Pasión Turca deneyimiyle Volkswagen Arena’ya konuk olacak. 16. albümü Capacity to Love turnesi kapsamında yeni parçalarını dinleyeceğiz.

Öncesinde müzisyenle röportaj yapma imkanı bulduk. Biz sorularımızı yolladık, o ses kaydı attı. Bir yandan bir şeyler yudumluyor diğer yandan neşeyle yanıt veriyor.

Biliyorum yeni tekli çıkardın ama ilk önce çok beğendiğim 40 Melodies albümünü sormak istiyorum. Nasıl ortaya çıktı?
O albüm hepimizin evden çıkamadığımız pandemi krizi sırasında doğdu. 40’ıncı yaşımı dostlarımla birlikte kutlamak istedim. Karantinanın sınırları olmadan… Albümü gitarist dostum Francois Delporte ile kaydettik. Birçok arkadaşım da albüme katıldı.

Yeni teklin El Mundo farklı sound’larda. Bu gelecek parçaların hakkında bize ipucu mu veriyor?
Parça gerçekten çok açık. Birçok ülkeden etkilenen sound’u var. Sanıyorum yeni solo albümüm kasımda çıkacak. Adı da Capacity to Love. Bu albümüm de aynı bu şarkı gibi tüm kültürlerin renklerine açık olacak.

Şarkıların genellikle hislerle ilgili. Biraz daha farklı mesajlara eğileceğin albümler olacak mı?
Bilirsin, benim tüm albümlerim kişisel. Müziğim her zaman duygular ve hislerden etkilenerek ortaya çıkıyor. Müzisyenlerin, gelecek jenerasyona kim olduğumuzu en iyi anlatan bir çeşit resim ortaya çıkardığına inanıyorum. Benim genellikle mesajım şöyle; beraberlik, özgürlük, kardeşlik, aşk ve çok fazla müzik sayesinde iyi enerji…

Amcan Amin Maalouf’un ülkemizde büyük bir kitlesi var. Hatta kimileri “Amin okuyor, İbrahim dinliyorum” diyor. Ne dersin ikiniz arasındaki bağlantıya?
Beni ve müziğimi amcamla ilişkilendiren birçok insan var ve bundan çok gurur duyuyorum. İnanıyorum ki amcamın kitapları araştırmalarıma gerçekten çok ilham verdi. Kendimi bir araştırmacı olarak görüyorum. Kusursuz ya da muhteşem bir müzik yapmıyorum, yaptığım sadece müzik işte, bu kadar. O anda ne düşündüğümü ve neler hissettiğimi ifade edebilmek için sürekli doğru tınıları bulmak için araştırıyorum. Ve her seferinde elimden gelenin en iyisini yapmayı deniyorum. Müziğimle otantik ve dürüst olmaya çalışıyorum. Bu stili araştırırken amcamın kitaplarının gerçekten bana yardımcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü tüm bu yaptıklarımız kim olduğumuz, kimliğimizle, nereden geldiğimiz ve nereye gittiğimiz ile ilgili. Geçmişimizde neler oldu, geleceğimizde neler olacak ve ben iyileştirmek için ne yapabilirim… Hepsi, insanlığa bunları anlatan en iyi resmi verebilmek için. Bence amcamın yazdığı gibi kitapları okuyarak yapabileceklerinizin kalitesinin seviyesini yükseltirsiniz.

‘ÇİZİYORUM AMA PAYLAŞMIYORUM’

Yalnızca müzik yapmıyor aynı zamanda müziğinden ilhamla çizimler de yapıyorsun. Resimlerin ve müziğin arasındaki bağlantını anlatır mısın biraz.
Çok fazla çiziyorum ancak insanlarla hemen hemen hiç paylaşmıyorum. Benim için çok önemli olan şeyleri ifade etmek için çiziyorum. Resimde ifade etmek için kullandığımız formlar, renkler, her şey müzikle paralel. Hatta müziği anlamaya yardımcı. Resim yapmak insanlara müziğimdeki her şeyi anlatabileceğim bir yol. Herkesin kültürümüzü ve dünyayla olan bağımızı anlaması için kitap yazmak gibi.

Türkiye’de sürekli konser veriyorsun ama bu dinleyicilerine elbette asla yeterli gelmiyor. Buradaki konserde neler olacak?
Çok eğleneceğiz. Türkiye’yi ve oradaki insanlar gerçekten çok seviyorum. Türkiye’de çalmayı da çok seviyorum. Türk dinleyicilerim müziğimi ve beni anladığını biliyorum. Türkler Avrupa ve Ortadoğu arasında yaşıyor, tam da benim yaşamam gereken yer. Benim kültürüm de Avrupa ve Ortadoğu karışımı. Bu nedenle Türk kardeşlerimle bir bağımız olduğuna inanıyorum.

Peki, Türkiye’ye geldiğinde ilk yapacağın şey ne olacak?
Elbette her zaman ki gibi Türkiye’ye gider gitmez ilk yapacağım şey mantı yemek olacak!