Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com

Indie rock grubu The Veils‘in solisti Finn Andrews, Garanti BBVA konserleri kapsamında İstanbullu dinleyicisiyle buluşmak için ülkemize geliyor. 15 Aralık’ta Blind’da vereceği konser öncesi bir araya geldiğimiz Finn Andrews, uzun bir süreden sonra İstanbul’da olacağını için çok heyecanlı olduğunu, Türkiye’deki dinleyicilerini yılların sadakatinden dolayı ödüllendirmek istediği için ekstra bir baskı hissettiğini dile getirdi. Solo konseri kapsamında İstanbul’da olacak Finn Andrews, tek başına çalmanın en büyük avantajı olarak, kendi kendine takılırken bir şeyler uydurabildiği olduğunu söylüyor. Hepsi ve daha fazlası röportajımızda seni bekliyor!

ο 15 Aralık’ta Garanti BBVA konserleri kapsamında İstanbul’da Blind sahnesinde olacaksınız. Türkiye’deki dinleyicilerinizi nasıl bir konser bekliyor?

Uzun yıllar sonra İstanbul’a döndüğüm için inanılmaz heyecanlıyım. The Veils’in uzun ve karmaşık tarihindeki şarkıları piyanoda tek başıma çalacağım için bu konserler benim için eşsiz nitelikte. Parçaları temel unsurlarına indirgemeyi ve ilk yazıldıkları gibi ham ve süssüz bir şekilde sunmayı dört gözle bekliyorum.

ο İstanbul’da olmak, buradaki dinleyicilerle müziğinizi paylaşmak size neler hissettiriyor?

İstanbul konser vermek için en sevdiğim şehirlerden birisi ve başka hiçbir yere benzemiyor. 17 yaşında Lavinia’yı çıkardığımdan beri hayranlarımız olan insanlar var. Uzun zamandır bizimle birlikte oldukları için onlara gerçekten özel bir gösteri sunmak ve yılların sadakatinden dolayı onları ödüllendirmek için ekstra bir baskı hissediyorum!

ο Solo müzik yapıyor olmakla grup müziğini nasıl kıyaslarsınız? Sizin için avantajları ve dezavantajları neler?

Kendi başınıza çalmanın en büyük avantajı kendi kendinize takılırken bir şeyler uydurabiliyor olmanız. Bir öğle sonrası yazdığınız ya da 20 seneden beri çalmadığınız bir şeyi kimsenin öğrenmesi ya da çalışması gerekmeden çalabiliyorsunuz. Dezavantajı ise gerçekten saklanacak bir yerimin olmaması ve odak noktasının sadece benim üzerimde olması ama yine de bunun gösterilere bir şeyler kattığını düşünüyorum çünkü bu korku unsuru doğru kullanılırsa oldukça canlandırıcı olabilir.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

The Veils (@the_veils)’in paylaştığı bir gönderi

ο Konser tanıtım metninizde şöyle yazıyordu: “Tarzının en iyi şarkı yazarlarından biri.” Siz bu yorumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Onu bilemem, türe göre değişir, eğer metinde “Piyano çalan Londra’lı şapkalı sıska adamlar” yazıyor ise en azından ilk 5’te olduğumu düşünüyorum.

ο Şarkı sözlerinizi yazma süreciniz nasıl ilerliyor? Size neler ilham olur?

Bu bir sindirim süreci, pek hoş bir görüntü olmasa da benim için gerçek bu. Sanırım çok küçük yaşlardan itibaren günlük düşüncelerimi ve endişelerimi işlemenin bir yolu olarak şarkı yazmaya bağımlı olmayı öğrendim ve şimdi tamamen buna bağımlı hale geldim. Eroinden iyidir en azından.

ο Üretim sürecinde nasıl bir disipline sahipsiniz peki? Planlı programlı mı ilerlersiniz, yoksa anlık mı gelişir her şey?

Bazı unsurlar çok planlı, çünkü artık kimsenin stüdyoda o kadar çok deneme yapacak parası yok. Ben bunu albümü yapmadan önceki yıllarda yapmaya çalışıyorum ve ne istediğime dair çok net bir fikirle giriyorum ama dürüst olmak gerekirse bu da her zaman değişiyor. Hâlâ tüm bu sürecin bir öğrencisiyim. Spontanlığı korumanın aslında bunun hayati bir parçası olduğunu düşünüyorum ve bugünlerde buna mümkün olduğunca fazla alan bırakmaya çalışıyorum.

ο The Veils uzun yıllardır müzik yapan bir grup. Geldiğiniz bu noktada zaman içerisinde müziğiniz nasıl gelişti?

Ah dostum, “evrimleşti” mi bilmiyorum. Kesinlikle değişti ama oldukça şizofrenik bir şekilde. Ben çok huzursuz bir insanım ve dünya benim için çok az şey anlam ifade ediyor, bu yüzden müziğin bunu yansıttığını düşünüyorum. Şarkılarım bunu anlamlandırmaya çalışıyor ve bu yüzden de doğrusal bir şekilde akmaları gerekmiyor. Yine de bu benim karmaşam ve bunu seviyorum.

ο Gitmiş olduğunuz şehirleri, konser mekanlarını düşününce size en çok etkileyen mekan neresiydi? Gerek mekanın ruhu gerekse dinleyici profili açısından?

Amsterdam’daki Paradiso’yu seviyoruz, orası her zaman grubun ruhani evi olmuştur. Ama sayamayacağımız kadar çok başka yer var.

ο Gitmiş olduğunuz her kuliste muhakkak olmasını istediğiniz bir şey var mı?

Öyle şeyler pek umrumda değil. Su, şarap ve cips.

ο Aşık Veysel dinlediğinizi biliyoruz. Bir gün bir Aşık Veysel parçası söylemeyi düşünür müsünüz? Ya da daha önce söylemeyi hiç denediniz mi?

Harika birisi, evet, günün birinde onun bir eserini denemeyi çok isterim.

ο Yılın sonuna yaklaşmışken; 2023 yılı nasıl geçti, 2024’ten beklentileriniz neler?

2023 inişli çıkışlıydı. Dürüst olmak gerekirse yeni yılı dört gözle bekliyorum.

ο Son olarak, Back on Stage okurlarına ve dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?

Umarım bu gösteriye gelebilirsiniz, harika olacak!