Gökhan KAYA

Barakka, ABD’nin Philadelphia eyaletinde kurulan Türk folk rock grubu… Yabancı kuralı futboldaki gibi burada da olmadığı için 4 kişilik grup 3 ABD’li, 1 Türk müzisyenden oluşuyor. Bu ilginç dörtlünün ve grubun hikâyesini onların ağzından dinledik.

Barış Kaya’nın Amerika serüveni nasıl başladı? Neden Amerika’ya gitti?

Barış– Merhaba. 24 yaşında Amerika’ya dil öğrenmek için gittim. Kocaeli Üniversitesinde master yapıyordum ve yabancı dilimi geliştirmem gerekiyordu.  Bu yüzden sadece üç aylık bir plan yaparak gittim ABD’ye. Dil öğrenimi için yeterli bir zaman değildi bu. Bir süreliğine daha kalmaya karar verdim ve aklımda hep geri döneceğim fikri vardı. Barakka kurulup ilerlemeye başlayınca bu dönüş fikri de git gide kayboldu. 

Çok ilginç bir dörtlüyle karşı karşıyayız bence. Sizleri biraz tanıyalım istiyorum. Bu grup nasıl bir araya geldi? Yanılmıyorsam 3 Amerikalı, 1 Türk… Grubun adı nereden geliyor?

 Barış– ABD’ye yerleştiğimde bir yıl New Jersey’de yaşadım. Beni tatmin etmedi bu “suburban”  denilen şehir dışı semt yaşamı. O yüzden ya ülkeme geri dönecektim ya da burada başka bir şehre taşınacaktım. Kaldığım yere en yakın şehir Philadelphia idi. Oraya gittim, bir Türk restoranında iş buldum. Cuma akşamları da tek başıma gitar çalıp şarkı söyleyecektim. İşe girdiğim gün, Perşembe akşamıydı. O akşamlar da fasıl/folk müzik akşamı idi. Canlı müziği yapanlar ise udi Roger ile perküsyoncu Joseph(Joe) idi. Yani, Philadelphia’da geçirdiğim ilk gün tanıştım onlarla. Bir sene boyunca birlikte bir şey yapmadık açıkçası. Sonra özel geceler için Folk üçlüsü istediler, öylelikle yavaş yavaş beraber çalmaya çalışmaya başladık.

Sonra bir gün benim aklımda hep olan demo yapma fikrimi Roger’a açtım. Bir araya geldik, baktık ki uyum olacak gibi. Ufak ufak kayıtlara giriştik. Barakka’nın her aşamasında, elimizdeki projeyi büyütmek için çalışmalar yaparız. ilk çılgın projemiz;  ilk parçamızda davula Megadeth’in eski davulcusu Nick Menza’yı geçirmek ile başladı. Nick bizimle sadece bir parçada çaldı. Ağıt isimli parçamızda. Bu vesileyle kendisini anmış olduk. 2016’da genç yaşta aramızdan ayrıldı. Nick’ten sonra işler biraz daha ciddileşti. Beste çalışmalarımızı sıklaştı ve daha çok konser vermeye başladık. O sırada Joe’nun kardeşi, Billy Tayoun da aramıza klavyeci olarak katıldı. Yıllar boyunca bas gitar ve davula bir çok müzisyen arkadaşımız geldi ve gitti ama dördümüz hiç ayrılmadık. 

“Artık fark ediliyoruz” dediğiniz an bir NBA maçı öncesindeki konserden sonra mı başladı? O konser sizin için bir dönüm noktası olabilir mi?

Barış- Tabii ki NBA maçı öncesi çalmak çok güzeldi, heyecanlıydı ama bence o “artık fark ediliyoruz “ dediğimiz başka iki olay vardı. İlki, Philadelphia’nın en büyük açık hava festivali Italian Market Festivali‘nde çalmaya kabul edilişimizdi. Çünkü NBA maçı, Türk Amerikan derneğinin tavsiyesi ve desteği ile yaptığımız bir konserdi. İtalian Market Festivalinde çalmak için yüzlerce grup arasından seçilmiştik. Ve o gün festivalde NBA maçına gelen seyirciden çok daha fazla insan vardı. 

İkincisi ise, Philadelphia’nın en büyük gazetelerinden Philadelphia Inquirer’da tam sayfa hikayemiz ve röportajımızın yayınlanmasıydı. Sokakta tanıyanlar olmuştu, daha önce hiç görmediğim insanlar beni durdurdular. O iki olay bence NBA maçından daha önemliydi. 

Yeni tekliniz “Alevler İçindeyim” hayırlı olsun. Gelecek planlarınız nelerdir? Son albümünüzü 2012 yılında çıkarmışsınız. Yakınlarda bir albüm hazırlığınız var mı?

Barış– Teşekkür ederiz. Yakın gelecekte, sonbahar’da yeni albümümüzü çıkarmayı planlıyoruz. Hemen ardından, beş sene ara verdiğimiz Türkiye konserlerimize yeniden başlamak istiyoruz. İlk albüm “Uzaklardan” ile yeni teklimiz “Alevler İçindeyim” arasında uzun bir zaman dilimi var evet. Ancak, çıkardığımız ve çıkaracağımız parçalar üzerinde çok düşündük. Albümün yapımcısı, aynı zamanda mikslerimizi de yapan sevgili Uğur Memiş, bu albüme mükemmeliyetçi yaklaştı. Benden bile daha çok düşündü albümü, neler eklenmeli neler çıkmalı, her saniyesini planlayarak yaptı. İlk aranjeleri değiştirdik, yeni aranjeler yapıldı. Aranjörümüz sevgili Özgür Bakkaloğlu, “Alevler İçindeyim” ile anlaşıldığı gibi, çok kaliteli bir iş ortaya çıkardı. İlk albümümüzü nasıl geçeriz diye düşünüyorduk. Uzun çalışmaların sonunda daha ilk parçadan, beklediğimize değdiğini anladık. 

Son teklinizin klibinde pek çok farklı yerde çekilmiş. Manhattan var, New York var, dahası da var yanılmıyorsam. Neden çekimler farklı yerlerde oldu?

Barış– Evet, çok farklı mekanlar kullandık. Öncelikle çekimler nerelerde yapıldı, oradan başlayayım. Sokak çekimlerini Manhattan New York, Philadelphia Center City ve tren rayları çekimlerini de Philadelphia Fairmount Park’ta yaptık. Grup performans çekimlerinin biri New Jersey Oaklyn’de, klavyecimiz Billy Tayoun’un evinde prova stüdyosunda yapıldı. Diğer performans görüntüleri de Manhattan’da, Yeni Türkü, Mirkelam ile sahneyi paylaştığımız, bir çok Türk sanatçı ve grupların gelip konser verdiği, Serdar İlhan’ın işlettiği Drom isimli barda yapıldı. 

Bunların dışında klipte bir de ateş dansçımız var, Diana, kendisi Meksikalı. Onun çekimleri de Meksika’da Tulum ve Cancun sahillerinde yapıldı. 

Neden çekimler farklı yerlerde oldu? Mümkün olduğunca farklı ve güzel görüntüler yakalamak istedik. Elimizden geldiğince çeşitli mekanlarda çekim yapıp, bunları kullanmayı uygun gördük. Yönetmenimiz Cevahir Ünal, çok güzel bir klip çekti. Parça ile uyumlu bir klip oldu. Sonuçtan çok memnunuz. Hiç bir izleyici satın almak , büyük bir finansal destek ile reklam vermek  gibi şeyler olmadan, bir ay içinde 100.000 izleyiciye yaklaşmış olmak çok sevindirici. Bazı şeyleri doğru yaptığımızı gösteriyor. 

Twitter sayfanızı yeni açtığınızı görüyorum. Sosyal medyayı pek kullanmayı sevmeyenlerdensiniz sanırım. Bu konuda neden bu kadar geç kaldınız?

Barış– Açıklayayım; Twitter sayfamız 2012-13 yıllarında açılmıştı aslında. Takipçilerimiz içinde Nu Metal grubu Korn’dan tutun, Şehrazat’a kadar çok farklı türde müzisyen/sanatçı ve gruplar vardı. Hesap hacklendi ve hesabı kaybettik. Sonrasında da daha çok Facebook, İnstagram, ReverbNation  gibi başka sosyal medya platformlarından paylaşımlarımıza devam ettik. Bu tip sosyal medya kanallarına yoğunlaşmışken Twitter’ın eksikliğini duymadım ben açıkçası. Üstüne, özellikle Türkiye’de Twitter üzerinden gördüğüm durmaksızın kavga dolu ve birbirine sataşmalı yazılar vardı . Müzik dünyasını ele alarak diyorum bunu.  O sosyal medya kanalı dikkatimi ve ilgimi çekmiyordu. 

Yine de bir Twitter hesabımızın olması gerektiğini anladık. O yüzden yeni bir sayfa açtık. Umuyoruz ki yavaş yavaş insanlarla oradan da iletişime geçeceğiz. Bir daha Twitter’a girdiğinizde bizi lütfen ekleyin ,teşekkür ederiz. 

Şimdi gelelim ud çalan Amerikalı’ya… Ud deyince akıllara Türklerin müzik kültürü geliyor, Orta Doğu’nun müzik kültürü geliyor. Okyanus ötesindeki Roger Mgrdichian ud ile nasıl tanıştı?

Roger– Ailem müzik ile çok ilgiliydi. Babam ve amcam Philadelphia’da çok çeşitli Orta Doğu ve Ermeni gruplarında çalıyorlardı.  ABD’de özellikle bu tür müziklerde Ud her zaman çok önemli bir enstrüman olarak yer aldı. Ben de lise çağlarımda gitar ve Ud çalmaya başladım. Özellikle amcam George Mgrdichian, (kendisi Anadolu Ermenisi’dir), çok tanınmış bir udi idi. ABD’nin her yerinde klasik ve zor çalınan eserleri konserlerinde yorumluyordu. Ben de onun konser kataloğunda yer alan özellikle klasik eserleri öğrenmeye başladım. Ancak klasik Türk ve Orta Doğu müziği dışında, batılı Punk Rock grupları da dikkatimi çekiyordu. O yüzden hiç bir zaman tek bir tarza bağlı kalmadım. Yıllar içinde , başka müzisyen arkadaşlarımla Jaffna isimli bir akustik grup kurduk. Jaffna, Orta Doğu ve Hint müziklerinden etkilenmiş bir gruptu.

Bunun dışında Atzilut isimli bir başka Orta Doğu müzikleri çalan bir grupta da yer aldım. Barakka ise bu türlerden tamamen farklı, Rock tabanlı ama Folk müzikten de etkilenmiş bir çalışma oldu. Barış’ın kendi parçalarını grupta her bir müzisyenin farklı alt yapısı ile daha özel bir hale getirebildik. 

Bu sorum her birinize ayrı ayrı; bu gruptan önceki müzik geçmişinizi anlatır mısınız? Müziğe ne zaman başladınız?

Joe– Yaklaşık 8-9 yaşlarında müziğe perküsyon ve gitar çalarak başladım. Orta Doğu müzikleri, ailem Lübnan asıllı olduğu için hep aşina olduğum bir müzik türlüydü. Bunun dışında klasik Rock dinliyordum. Barakka dışında, farklı tarzda bir çok müzisyen ile çaldım. Simone Shaheen, Zakir Hussein, Ali Jihad Racy, Moudswing, Jaffna, Qin Qian ve Star Trek Rock kabare grubu The Roddenberries, diğer çaldığım gruplar.

Billy– Piyanoya sanırım 6 ya da 7 yaşlarında yani küçük yaşta başladım. Dinlediğim müzikler Orta Doğu müzikleri ve Amerikan Rock müzikti . Ailemin işlettiği Middle East adında bir restoran vardı. Babam ve ağabeylerim o restoranda müzik yaparlardı. O restoranda perküsyon çalmayı da öğrendim ve yıllarca perküsyon çalmaya başladım. Ailem müziğe olan ilgimi görünce beni piyano derslerine yolladılar. Piyano öğretmenim David Bryant beni asla tek bir tarza yönlendirmedi, ona bu konuda minnettarım. Özellikle Progressive Rock tarzını öğretmenim sayesinde sevdim. Barış, Roger ve Joe , Barakka’yı oluşturmaya başladıkları zaman klavyeci olarak onlara katıldım. Bunun dışında akustik Orta Doğu grubu Middle East Ensemble ve Star Trek kabare grubu The Roddenberries ile çalıyorum. 

Roger– Lise yıllarımda gitar ve Ud çalmaya başladım. Orta Doğu müzikleri ve Punk Rock en sevdiğim türlerdir. Jaffna, Atzilut, Middle East Ensemble dışında bir çok sanatçının solo albümlerinde yer aldım. 

Barış– Müziğe, 9 yaşında iken Yurdaer Doğulu Sanat Merkezi’nde çocuk korosunda başladım. Koromuzun solisti de sevgili Kenan Doğulu idi. Orta okul zamanında yine okul korosunda söylüyordum. Lise zamanında hayatıma Hard Rock ve Hrant Metal  girdi ve gitar dersleri almaya başladım.

Lise bittiğinde çocukluk arkadaşım , Türkiye’nin şimdi sayılı davulcularından Ediz Hafızoğlu ile İnsomnia adında bir metal grubu kurduk. Insomnia dışında kendi başıma besteler yaptığım daha çok Power Metal tarzı solo projem Stratus vardı. Amerika’ya gelmeden önce de farklı tarzları bir araya getirmeyi düşündüğüm bir grup fikrim vardı. Bir belgesel film izledim, ismi Baraka idi. Aklımda kuracağım gruba hep bu ismi vermek vardı. Ancak ABD’ye taşınıp böyle bir grup kurunca isim konusunda sorunlar yaşadık. Çünkü ABD’de onlarca Baraka adında grup vardı. Ben de bir K harfi daha ekledim.

Baraka, kelime anlamı ile “yaşamın soluğu”, Barakka ise “bereketli, kutsanmış” anlamına geliyor. 

Türkiye’ye gelmek gibi bir planınız var mı? Burada projeleriniz, konserleriniz olacak mı?

Barış– Evet, umuyoruz ki sonbaharda albümümüzü çıkarıp, Türkiye’ye gelerek konserlerimize başlamak istiyoruz. Bu Türkiye’ye ilk gelişimiz olmayacak. İlk defa Barakka, Türkiye’ye 2014’te geldi. Biz geldikten iki gün sonra Soma faciası yaşandı. Planladığımız Hayal Kahvesi Beyoğlu konserimiz iptal olmuştu ama biz sonrasında iki tane konser ayarlayıp, çaldık. Bir sene sonra ben tek başıma, Ediz Hafızoğlu ve diğer Türk müzisyen arkadaşlarım ile “Barakka İstanbul” adında bir konser verdim. Daha fazla arayı açmadan, Alevler İçindeyim’in de iyi izlenimler bıraktığını gördüğümüz için en kısa zamanda gelmeyi planlıyoruz. 

Bundan sonra imkanımız oldukça Türkiye’ye gelip çalacağız. Gerçekleştirmeyi arzuladığımız hedefler arasında, ABD’de sahneyi paylaştığımız önde gelen rock grupları – Moğollar, Mor ve Ötesi, Gripin, Mehmet Erdem – gibi, Türkiye’de de bu tür gruplarla aynı sahneyi paylaşmak ve Türkiye’deki festivallerde yer almak var.